Kadının doğal içgüdüsüdür, anne olmak… Doğurganlık kadınla başladğı için tedavi aşamasında da kadın fiziksel olarak yorulur. Özellikle tekrarlayan bebek kayıpları kadında travmaya sebep olur. Tekrarlayan bebek kayıplarında bu sorunu yaşayan kadında gebe kalma içgüdüsü çok yüksektir. Çevresindekilere yüksek sesle gebe kaldım’ cümlesine söyleyebilmenin ardından da ‘Allah kısmet etmedi’ diyebilmenin kendisini birçok şeyden koruyacağını düşünür. Oysa ki gebeliği yaşayıp, karnındakiyle psikolojik bağ oluşturup kaybetmesi anne adayı için daha travmatik olur. Başarısızlık, kaygı, ‘Başkaları doğuruyor ben niye doğuramıyorum’ düşüncesiyle öfke nöbetleri, ‘Benim çocuğum olamayacak mı?’ korku duygulan kadına hakim olabilir.
Anne rahmine düşen her bebek sağlıklı değildir, sağlıklı olmadığı için gebelik devam etmeyebilir. İlk iki gebeliği düşükle sonuçlanan hastalar bu durumu çoğu zaman tıbbi bir durum olarak algılayıp, kabullenebilir. Ancak ikinci denemeden sonra hekim de hastada problemin neden kaynaklandığını aramaya başladığı için kaygı düzeyi de artar.
Eğer gebelikler tedavi sonucunda oluşmuş ise hastanın tekrar tedavilere maddi ve manevi hazırlanması daha da zor olur. Çoğunlukla ‘Ben bir daha deneyemem’ dese de sağlıklı evlât sahibi olma ve annelik içgüdüsü ağır basar. Bu duyguyla gebe kalmak üzere tedaviye devam eder.