Çocuk, aslında bir çiftin mahrem hayatıyla ilgili cinselliklerine gönderme yapan bir mesele. Üreme cinsel birleşme yoluyla meydana geliyor. Peki cinsel birleşme üremeyi sağlamadığında çiftlerin cinsel yaşantısı nasıl etkileniyor?
Bireysel kimliklerimizde kadın olmak ya da erkek olmak aslında potansiyel anne ya da baba olmayı da barındırıyor. Henüz gerçekleşmese de bunun olabilirliğini taşıyoruz. Oysa günün birinde tedavi olmak zorunda kalmak, bu kimliği sarsıyor. İnfertilite tedavisinde bu yüzden çiftlerin cinsel hayatı olumsuz olarak etkilenebiliyor. Kadın kadınlığından, erkek erkekliğinden eksilme hissedebiliyor. Bunun yanı sıra zaten tedavinin çeşitli aşamalarında yaşanan sıkıntılar, tıbbi işlemler vs. işleri iyice zora sokabiliyor.
Korunmasız cinsellikle hamilelik oluşmadığında ilk aşamada genelde kadının yumurtlama zamanının takibi söz konusu oluyor. Bu durumda günlere hatta saatlere uygun şekilde cinsel birleşme gerekiyor ve bu aşama uzadıkça cinsellik ödev haline gelen, yorucu, tatsız bir zorunluluğa dönüşüyor, üstelik bir türlü de istenen sonuç alınmıyor, çabalar boşa gidiyor.
Tedavinin ilerleyen aşamalarında, yine günler ve saatler önemli oluyor, yumurta toplama ve sperm verme gününe odaklanılıyor. Transfer sonrası da cinsel birleşme önerilmiyor. Hamilelik olursa bazen korkudan yine perhize devam ediliyor. Olumsuz sonuç almak, bazen tıbbi işlemler, kanamalar, düşük gibi zorluklarla yine cinsel hayat sekteye uğrayabiliyor.
Bütün istek ve çabaya karşın çocuğa ulaşamamanın yarattığı sıkıntılar arasında cinsellik anlamsız gelmeye başlayabiliyor, taraflardan biri ya da her ikisi de isteksizleşebiliyor. Bazen de gerçekten fiziksel olarak birleşme mümkün olmayabiliyor. Erkeklerde sertleşme zorluğu ve erken boşalma, kadınlarda birleşme sırasında sancı ya da hiç içine alamama söz konusu olabiliyor. Bu şikâyetler çoğunlukla bir süre sonra kaybolsa da bazen uzun süreli de olabiliyor ve yardım almayı gerektiriyor.
Cinsellikte yaşanan sıkıntıların çiftin ilişkisinin diğer alanlarında olan bitenin bir yansıması olabileceğini ya da paralellik gösterebileceğini akılda tutmak gereklidir. Cinsellik, eşlerin arasındaki yakınlığın bir kısmını oluşturur. Bazen tedavilerle ilgili konuşulmayanlar, cinselliği etkileyebilir. Hayat karşısında hissedilen yılgınlık, yorgunluk, başarısızlık ve kayıp hisleri de cinsellikle ilgili sıkıntılara sebep olabilir.
Cinsellikle ilgili sorunları tek taraflı ele almamak daha doğru olur. Bu da infertilite tedavisi gibi yine iki kişilik bir iştir. Erkekte ya da kadında fiziksel bir sorun dahi olsa bunun çiftin birlikteliği üzerindeki etkisini ve bu ilişki içindeki anlamını dikkate almak önemlidir. Gerektiğinde jinekolog ve/veya ürolog ile işbirliği içinde yapılan bir çift terapisi, eşlerin birbirlerini anlamalarına ve birbirlerine yardım etmelerine imkân sağlayacaktır.